Salı, Temmuz 29

AYDINLIĞIMIZ NEREYE KAYBOLDU?...

Hani eskiden güneşliydi,aydınlıktı bütün günler... Uyanır uyanmaz kendimizi atardık sokaklara bisikletimizle,bütün dünya sandığımız küçücük mahallemizin sokaklarına... Dizlerimiz yara bere içinde,dilimiz damağımız kurumuş dönerdik eve ve buz gibi bir şişe suyu paylaşırdık oyun arkadaşlarımızla hiç düşünmeden(çünkü bilmezdik o zaman virüsmüş,hastalıkmış :) )... Sonra 'yakar top' zamanı gelirdi.Çılgınlar gibi koşuşurduk o taraftan,o tarafa... Yada 'sek sek',zıpla zıplaya bildiğin kadar... Tabi bu gibi önemli konularda grup,sokak ve en son olarak mahalle şampiyonluklarını,rekorlarını unutmamak gerek... Sonra hava kararmaya başlar ve eve girme saatinin en önemli belirtisi olan akşam ezanı okunurdu. Ama havanın kararması, aydınlık günümüzün sona ermesi demek değildi! Evde bizi hayat ışığımız, o lezzetli kokuların mimarı annemiz beklerdi... Yani eskiden aydınlığımız hiç bitmezdi... Aydınlığımız nereye kayboldu?...

Nemo